8. sayfa (Toplam 14 sayfa)
Gönderilme zamanı: 13 Mar 2007, 14:22
gönderen Ati10
derya yorumuna hak vermekle birlikte tebessüm ederek okudum.. bir kadın yine kadını kendi sorunun kaynağı olarak göstermiş..

yorumunda benim dikkatimi çeken diğer noktalarla ilgili kısaca düşüncemi belirteyim:
- ülkemizde kadınların geleceği ile ilgili karamsar bir tablo çizmişsin.
şu anı düşündüğümüzde, kadınların toplumumuzdaki değişim süreci bana umut veriyor.. geçmişten bugüne yaşanan değişim bunun en önemli kanıtı.
kadınlar sosyal alanda kendi ağırlığını giderek daha çok hissettiriyor.. ekonomik açıdan da eşine bağımlı olmaktan kurtulduğunda dengelerin kendiliğinden oluşacağını düşünüyorum.
- çocuk yetiştirme anlayışları ile erkek egemen bir topluma hizmet ettikleri düşüncene de katılıyorum.. bu da bir eğitim sorunu bana göre..
daha çok geleneklerin etkisinde kalmış bir anneden farklı bir davranış şekli beklemek yanlış olur..
- kadına ne geliyorsa kadından geliyor düşüncesi ise kaderci bir düşünceyi yansıtıyor gibi..
kadınların içinde bulundukları sorunlarda kadınların rolü ne kadar etkili tartışılır..
elbette etkili ama başka etkenler de var.
kadının çevresini kuşatan her olumsuzluğun bunda payı var.
sözün özü:
eğitim sorunumuz devam edecek, gelir dağılımındaki uçurum devam edecek, kadınların ekonomik bağımlılığı da devam edecek..
o halde esengül'ün de dikkat çektiği kadının üzerineki baskı, taciz yada zorlayıcı diğer sorunlar da devam edecek..
benim dikkat çekmek istediğim konu ise, süregidecek olan bu sorunların artık artarak devam etmesi mümkün değil, tersine giderek azalacak.
son cümlemi, erkeklerin de bu konuda üzerine düşen çok şey olduğunun altını çizerek, yani erkeklerin de bu değişim ve gelişimden payını almaları gerektiğini belirterek noktalıyorum..
aynayı kendimize tuttuğumuzda eminim bir çok şey görebiliriz kendimizde:)
Gönderilme zamanı: 13 Mar 2007, 20:36
gönderen xxl55
Ati Hocamın tam aksine ben deryanın söylemine katılmıyorum.
Derya kadınların asla ülkede yaşam standatrına kavuşamayacakları belirtmişsin,yaşam standatları derken hangi anlamda demek istedin.
Etrafımıza baktığımızda kadınlarımızın em sosyal hemde ekonomik alanda çok çok iyi bir yerlerde olduğunu inanıyorum Her geçen gün bu daha da fazlalaşıyor.Şu anda benim çalıştığım kurumda 7,000 çalışan varsa yaklaşık % 70 bayanlardan oluşmaktadır.bilakis benim çalıştığım şubede müd. Bayan olmak üzere 13 kişilk kadromuzda iki adet erkek personel var.
Sosyal alanlarda da görüyoruz ki bayanların da olmadığı bulunmadı alan kalmadı her geçen gün daha da çok kendilerini hissettiriyorlar.
Bence gelinen nokta çok iyi demiyorum ama karamsar da değilim.
Birde annelerin erkek çocuklarını egemen bir topluma hizmet ettikleri düşüncesininde yetiştiriyor olmalarının artık ülkümizde sadece belirli bir bölgede kaldığını bununda en büyük etkeninin anane ve eğitimsizlikten kaynaklandığını tabikii suçlu olarak yine o kadınlarımızı değil onlara o eğitimin verilmeyişini , belkide kaderlerine terk ediliilişlerinden kaynaklandığını düşünüyorum.
Diğer konuda,
Esengül ablamın neden;töre cinayetlerine kurban edilen hep kadınlar? Cahillik ve eğitimsizlik
Ikinci bir eşe katlanmak ise bence katlanan bayanın ekonomik özgürlüğünün olmayışı bir halen tore leri hangi bayan isterki üzerine kuma gelsin kenara itilip kakılsın sesi çıkmıyorsa ekonomik özgürlüünün sığınacak bir yerinin olmaması bu dayine ülkümizde sadece belirli bölgede olmuyormuu
Sonuç olarak ,eğitimin şart olduğunu eğitiğmsiz bir toplumun hiç bir yere gelemeyecek olduğunu söylemek istiyorum
Gönderilme zamanı: 14 Mar 2007, 19:55
gönderen xxl55
Derya nın yorumunda yazdığı en başta kadınlar erkek çocuklarını öyle bir yetiştirmeliler ki o kadınlara saygılı olsun her şey annede bitiyor
Derya belki konu dışına çıkmış olucam ama erkek çocuk denilince aklma gelen halen toplumumuzda erkek çocuğun üstün görünmesi anlayamadığım bunu hadi cahili kız erkek ayrımı yapıyor okumuş ünv. Bitirmişi aslında bu kişilere ünv. Bitirmiş demek değilde diplomalı cahil demek geliyor içimdem.Halen kaçıncı yüzyıldayız bunu açamamışız .Ailenin çocuğu oluyor babaya soruyorlar neyiniz oldu öğünerek ERKEK çocuğumuz oldu sanki gelen bebenin erkek olarak gelmesini o istedi o tahin etmiş gibi dünyay gelen KIZ ise baba bu defasında sessizce kızımız oldu gelen kız sanki başka bir kandan başka bir candan .Birde bunun yanında Anneyi bile suçlu olarak görmek de işin çapasıı
Acaba ne zaman bu kafalar değişecek. Bu da eğitimle ilgili mi acaba!!!!!!
Gönderilme zamanı: 17 Mar 2007, 17:34
gönderen xxl55

ablacım zamanla artık o kafaların o düşüncelerin her geçen gün azaldığını görmekteyiz.
Birde eğitim seviyesi yükseldikce kişilerde artık bakabileceği kadar çocuk yapmaya başaldılar.Birde Allah verdi oldu düşüncesi azaldı Tabikii cenabı Allah veriyor ama sen istersen.
Genelde bakıyorum kendi yaştlarıma ya bir yada iki tae çocukalrı var.Bu da gösteriyrkii her gelen nesil daha bilinçlii daha düşünen sadece bugününü değil yarınlarınıda düşünenlerin olduğunu
Gönderilme zamanı: 20 Mar 2007, 23:35
gönderen benderya
xxl55 yazdı:
ablacım zamanla artık o kafaların o düşüncelerin her geçen gün azaldığını görmekteyiz.
Birde eğitim seviyesi yükseldikce kişilerde artık bakabileceği kadar çocuk yapmaya başaldılar.Birde Allah verdi oldu düşüncesi azaldı Tabikii cenabı Allah veriyor ama sen istersen.
Genelde bakıyorum kendi yaştlarıma ya bir yada iki tae çocukalrı var.Bu da gösteriyrkii her gelen nesil daha bilinçlii daha düşünen sadece bugününü değil yarınlarınıda düşünenlerin olduğunu
öyle mi dersin? bu devlet çok çocuk yapın diye teşvik ediyor ülkenin halini görmezmiş gibi,dünya bile pes etmek üzere küresel ısınma diye bir tehlike varken...
konu neydi yaa kafam dağınık uykum da geldi pardon
Gönderilme zamanı: 22 Mar 2007, 01:45
gönderen PRENSESB
Sizi farklı bir boyuta taşıyabilir miyim bilemiyorum.İstediğim düşüncelerimi nacizane paylaşmak...Ben eğitimin tek başına yeterli olabileceğini düşünmüyorum.ve her şey annede biter sözüne katılıyorum.Ancak
George Bush da bir ana evladı,
Fatih Sultan Mehmet de bir ananın evladı...
Lakin ikisi arasında kıyas bile yapılamayacağı aşikar.Aradaki bu uçurumun tek nedeni sadece eğitim olmamalı ve düşündüm ki bana göre işin sırrı;Ahlak güzelliği olsa gerek...Eğer bir ana evladına vatan sevgisi.bayrak sevgisi,namus,din,dıl ırk gibi kavramları ahlakın en güzeliyle verebilirse Ne Mutlu o anaya...
Ama nedense çoğu ailelerimiz çocuklarına sadece eğitim ve sevgiden önce ihtiyaçlarını karşılamaya özen gösteriyorlar ve bunu ön planda tutuyorlar...Eğitim elbette olmalı ancak yanında ahlaki kurallar onlara öğretilmelidir.En azından daha küçük yaşlardaki çocuklarımıza HAYIR'ı öğretebilmeliyiz.Nesil giderek bozuluyor,tahammülsüz gençlik yetişiyor.Ve sorunlu insanlar hayatın içinde söz sahibi oluveriyor.
Son söz olarak;
KAdın kadınlığını bilmeli...
Erkek erkekliğini...
Kimse birbirinin işini yapma yarışına girmemeli.Yoksa o çok sevdiğimiz Batı'dan farkımız kalmayacak.Bir zamanlar Osmanlı'ya hayran olan ,savaşlarla bizi yıkamayan ama şimdi özentiyle gençliğimizi tehdit eden Batı'nın....
SAYGILARLA....
Gönderilme zamanı: 22 Mar 2007, 09:01
gönderen benderya
prenses,eğitim derken anlatmak istediklerimiz bunlar zaten sadece okuma-yazma,oturup kalkmayı öğretmek değil ki
eğitim; vatan sevgisini de,ahlakı da,dini de,saygıyı da,görgüyü de hepsini kapsıyor ve bunların temeli de ailede başlıyor
Gönderilme zamanı: 30 Mar 2007, 23:38
gönderen ismetk
Eğitimle ilgili konu burada daha önce ele alındı ama tabii ki katkıda bulunmak isteyen arkadaşlar o konuda yazılanları okuyarak ilavede bulunabilirler.
Diğer taraftan sevgili Esengül içeriği "özlem" olan bir konu ortaya sürmüş ki son derece felsefe kokan ve kişiden kişiye subjektif bakış açılarının söz konusu olduğu hayli grift bir konu. Neyse, en azından ben bu konuda gözlem ve düşüncelerimi paylaşayım.
Sorulara tek tek cevap vererek anlatmaya çalışayalım bakalım, ne kadar başarılı olacağız:)
"insanlar neden özler ve özlemek niye canımızı acıtır?"
Birlikte uzun bir süre yaşadığımız kişiler haliyle birlikte yaşama duygusunu ve alışkanlığını bilinç altında pekiştirir. Sonuçta o kişilerden birisi bizden uzak olduğu zaman alışkanlık ve birlikte yaşama duygusu o kişiyle bir arada olma duygumuzu tetikler, adı da "özlem"'dir. Sadece kişiler değil tabii ki, çevre ve eşyalar da aynı kategoridedir. Uzun bir süre kullandığınız bir eşyedan ya da çevreden uzak kalmak ta aynı sonucu verecektir. Özlemek tabii ki "can acıtır duygusu" demeyelim de, birlikte olduğumuz kişi, çevre ya da eşya nın içinde bulunduğumuz an yanımızda olmamasından dolayı bize verdiği "keşke yanımda olsaydı"duygusu o nesnelerle yaşanılan olaylarda duyulan hislerin tezahür etmesidir.Bazen güzel, hoş, komik olabileceği gibi bazen de üzüntü verici, ıstırap dolu anların tekrar yaşanması şeklinede de kendini gösterebilir. Doğaldır, herkes yaşar ve yaşayacak.
"Özlemek ne zaman sona erer?
kavuşunca mı?yoksa kavuşsada yine özlemeye devam edebilir mi?"
İstediğimiz çevre, kişi ya da eşyaya kavuşsak dahi özlem bitmeyecektir, çünkü "o anların yaşandığı parametreler" ile içinde bulunduğunuz parametreler hiç bir zaman aynı olmayacaktır, en zamandan "zaman" aynı olmayacaktır..
Kısacası geçmişteki her an, saniye, dakika, saat, gün, hafta, ay, yıl ve yıllar hep içinde bulunduğumuz zaman diliminden çok farklı olacaktır. "o anlardaki" çevre, kişi ve şahıs "şu andakiler" ile bir olamayacaktır, her şey az ya da çok değişmiş olacaktır. Biz ise değişmeyeni arzu ederiz bilinç altında, "o anlardaki" herşeyin "şu anda da" olmasını dileriz ki, Einstein'ın görecelik kuramı hariç, bu mümkün olmayacaktır, Einstein'ın teorisi de en azından şu anın teknolojisi ile mümkün görülmemektedir.
Bariz bir örnek vereyim:Çocuğunuzla konuştunuz, okula uğurladınız. Aradan 6 saat geçti, çocuğunuz geldi. Sizce 6 saat önceki çocukla içinde bulunduğunuz zaman dilimindeki çocuk aynımıdır?. Kesinlikle hayır. Zira o çocuk 6 saatte çok şey yaşamış ve değişmiştir. Yeni konular öğrenmiş, yeni deneyimler yaşamış, belki de yeni arkadaş edinmiştir. Belki öğrendiği bilgilerden birisi size her zaman hitap ettiği bir cümleyi ya da tavrını değiştirmiştir. Örneğin, her zaman siz çocuğunuzun kravatını yaparken bir bakarsınız o yapıyordur, o gün birisinden öğrenmiştir. Kravat yapmayan o çocuğu her zaman özlersiniz. Keşke "ben yapsaydım tekrar" demek geçer içinizden. Ama, zamanı geriye döndüremezsiniz, artık o kravat yapan bir çocuktur:))
Sanırım "zaman" kavramı ile "özlem" kavramı birlikte çalışıyor, ne dersiniz?:)
Gönderilme zamanı: 31 Mar 2007, 19:59
gönderen Ati10
ismet hocam,
değerlendirmelerinde çok güzel tespitler var...
Örneğin, her zaman siz çocuğunuzun kravatını yaparken bir bakarsınız o yapıyordur, o gün birisinden öğrenmiştir. Kravat yapmayan o çocuğu her zaman özlersiniz. Keşke "ben yapsaydım tekrar" demek geçer içinizden. Ama, zamanı geriye döndüremezsiniz, artık o kravat yapan bir çocuktur:))
gerçekten de bugün için çok keyif aldığımız anlar bile köprünün altından çok sular geçince eski keyfi vermeyebiliyor.. çünkü o anın duygusal ve çevresel etkileri değişmiş oluyor..
ayrıca yaşanan her ilk bir başka etki bırakıyor insanda.. tekrarları mümkün olsa da aynı duyguyu yakalamak çok zor..
özlem sadece bununla sınırlı değil elbette..
neleri özleriz, nelere özlem duyarız?
neleri özlemeyiz ki...
peki özlem iyi bir şey midir? keyif mi verir! hüzün mü!
yaşadığın anın mutsuzluğu ve keyifsizliği içinde hissedilen geçmişe özlem yada mutluluk özlemi anın kaçırılmasına neden olabilir ve bu tür bir özlem iyi sonuçlar doğurmayabilir..
anın keyfini yaşayarak hissedilen özlem duygusu ise daha çok yaşanmış güzelliklere yada daha güzele özlem olarak ortaya çıkabilir..
geçmişin güzelliklerini hatırlamak adı özlem olsa bile insana keyif verebilir.. tekrar o günleri yaşama isteği depreşse de bir daha asla yaşanmayacak olsa da keyifli olabilir..
ben şimdi köyümü özledim

köyde çocukluğum ve anılarım gözümün önüne geliyor.. hayatın çirkef yüzünden bihaber yaşadığım saf duygularımı özledim..
birini özlemek ise çok daha farklı..
sevdiğini özlemek, arkadaşını, yakınını....
sonunda kavuşmak varsa böyle özlemler dostlar başına

özlem kavuşunca biter.. ama özlem sevgiyle özdeştir böyle durumlarda..
ve özlem bitmez aslında sevginin potasında erir..
kavuşmanın mutluğu yaşanır sevgi potasında..
ismet hocam zaman kavramı ile özlem birlikte çalışıyor demiş...
ben hem zaman hem de mekan kavramını da ekliyorum..
ah köyüm, ah çocukluğum, ah o saf duygularım

Gönderilme zamanı: 11 Nis 2007, 22:53
gönderen xxl55
Önyargı, malesef butun insanlarda var olan her ne kadar ben ön yargılı değilim desekde azda olsa kesinlikle yinede önyargılı davranmaktayız.
Çok zaman ilk defa karşılaştığımız kişilere karşı ilk ön yargılı olmaktayız .Çok az bir sohbetimiz olmuştur belki kişi fikirlerinde düşüncelerinde haklıdır belkide doğruları savunuyrdur ama ilk etapda fikirlerimiz barışmadığı için hene o kişi hakkında ön yargılı olmaya başlarız yok yok benim bunu gözüm tutmadı bu kesin..... hemen yakıştırma yaparız.Çok zamanda ilerleyen zaman içersinde yanıldığımız olur bunu o kişiye bile söylediğimiz olur ben senle ilk larşılaşmamızda senin için böyle düşünmüştüm diye yanıldığımızı itiraf etttiğimiz bile olur.
Birde tabi bazı kişiler vardır onlarda yanılmazsın. Belirli zaman diliminden sonra artık insan sarrafı olduğumuz olur. ilk görüşte notunu verdiğimiz olumsuz olarak değerlendirdiğimiz kişide yanılmadığımız da çok zaman olmuştur.
Birde kişilerin giyim kuşamlarına kılıf kıyafetine göre ön yargılı davranırız.Hemen o kişi içinde üzerindekine göre kesin farklı bir gözden bakarız. Bu özellikle benim iş hayatımda çok karşılaştığım durum.
Bende birde yemekler konusunda şimdi değil ama çocukluğumdan kalan bir önyargı var halen bamyanın tadını bilmem çok değişik hiç sevemeyeceğim bir tadının olduğunu düşünürüm
Ön yargı ile önceden forumun birine yazdığım çalıştığım kurumda önyargı ile yaşanmış bir olay vardı onu yazmak istiyorum
Bankaya müfettiş alınacak tı sınavı geçenler mülakata tabi tutulmuşlardı. Mülakata katılacak olanları grup olarak yemeğe götürdüler yemekler söylenmiş veee masa ya gelmiş adaylardan bir tanesii hemen yemeğe tuz atmaya başlamış bunu gören yönetici siz mülakatı kaybettiniz masadan ayrılabilirsiniz demiş .Merak edip sormuşler neden diye çok ön yargılısın hiç bakmadın bile yemege hemen tuza sarıldın yarın iş hayatın da da böyle ön yargılı olursun araştırmadan, dinlemeden analiz etmeden karar verirsin denilmiş